/
KURTUBÎ DR. ÖĞR.ÜYESİ MUHAMMET SACİT KURT KURTUBÎ DR. ÖĞR.ÜYESİ MUHAMMET SACİT KURT

KURTUBÎ DR. ÖĞR.ÜYESİ MUHAMMET SACİT KURT - PowerPoint Presentation

v2nant
v2nant . @v2nant
Follow
344 views
Uploaded On 2020-07-02

KURTUBÎ DR. ÖĞR.ÜYESİ MUHAMMET SACİT KURT - PPT Presentation

HAYATI Tam adı Muhammed b Ahmed b Ebî Bekr b Ferh el Ensârî el Hazrecî el Endelûsî el Kurtubîdir Künyesi Ebû Abdillâhdir Doğum tarihi tam olarak bilinmemekle birlikte 6 yüzyılın sonları yahut 7 yüzyılın başlarında dünyaya ID: 792427

Share:

Link:

Embed:

Download Presentation from below link

Download The PPT/PDF document "KURTUBÎ DR. ÖĞR.ÜYESİ MUHAMMET SAC..." is the property of its rightful owner. Permission is granted to download and print the materials on this web site for personal, non-commercial use only, and to display it on your personal computer provided you do not modify the materials and that you retain all copyright notices contained in the materials. By downloading content from our website, you accept the terms of this agreement.


Presentation Transcript

Slide1

KURTUBÎ

DR. ÖĞR.ÜYESİ MUHAMMET SACİT KURT

Slide2

HAYATI

Tam adı Muhammed b. Ahmed b. Ebî Bekr b. Ferh el-Ensârî el-Hazrecî el-

Endelûsî el-Kurtubî’dir.Künyesi Ebû Abdillâh’dir.Doğum tarihi tam olarak bilinmemekle birlikte 6. yüzyılın sonları yahut 7. yüzyılın başlarında dünyaya geldiği tahmin edilmektedir. Babası çiftçilikle geçinen bir kişidir ve Hıristiyan İspanyolların 3 Ramazan 627 tarihinde gerçekleştirdikleri bir saldırıda vefat etmiştir. Gençlik yıllarında çömlek yapımında kullanılan «toprak taşımacılığı» işinde çalışmıştır.

İlk tahsilini doğduğu Kurtuba’da almıştır. Kurtuba’nın 633 yılında fethi sonrasında İskenderiye, Feyyûm, Mansûra

ve Kâhire’ye rihleler yapmış son olarak Mısır’ın Munyetu Benî Hasîb adlı bölgesinde yerleşmiş ve hayatının sonuna kadar burada yaşamıştır.

9 Şevval 671 tarihinde vefat etmiştir. Kabri 1971 yılında adına inşa edilen camiideki türbesine taşınmıştır.

Slide3

Hayatının çoğu Endülüs’ün Muvahhidler döneminde geçmiştir. Bu dönemden önce Murabıtlar dönemi yaşanmıştır. Bu dönemde;

Endülüs ve Fas ciddi siyasi ve dinî sorunlar yaşamaktadır. Bu sıkıntıların aşılması gayesiyle itikatta selefîlik, amelde ise Mâlikîlik benimsenmiş ve akide ve mezhep ittifakı yardımıyla siyasi bir birlik elde edilebilmiştir. Bu ittifak devletin cihadına ve fakihlere verdiği geniş yetki esaslarına dayanmaktadır. Ancak bu durum siyasi birliği ve adaleti sağlayamamıştır. Fakihler mal toplamaya düşkünlük göstermiştir. Halk da ahlaksızlık ve içki alemlerine dalmış durumdadır. İçeride bu sıkıntılar dışarıda da Hıristiyanların saldırıları Muvahhidlerin doğuşunu hazırlamıştır.

MuvahhidlerAşırı mezhep taassubuna kapılmalarıDikkatlerini Kur’an ve sünnetten ayırıp İmam Mâlik’in görüşlerini ezberlemeye teksif etmeleriHaberî sıfatları mücessime gibi anlamaları sebebiyle Mâlikî fukahasına çok sert eleştirilerde bulunmuşlar ve belli bir güce ulaştıktan sonra onları kafir sayıp savaş ilan etmişlerdir. Tefsir, hadis, kıraat ve fıkıh alanında ön plana çıkmıştır. İtikatta

Eş’arî amelde Mâlikî mezhebine müntesiptir. Ancak Mâlikî mezhebine bağlılıkta mutaassıp değildir. Eserlerinde

Ehl-i sünnet mezhebini savunduğu Mu’tezile, İmâmiyye, Râfıziyye, Kerrâmiyye gibi mezhepleri eleştirdiği ifade edilmektedir.

Slide4

Bazı ayetlerin tefsirinde kendi döneminde yaşanan sıkıntılara işaret etmiştir. Örneğin وَعَسَى أَنْ تَكْرَهُوا شَيْئًا وَهُوَ خَيْرٌ

Bakara 2/216 ayetinin tefsirinde Sizler cihadı, sıkıntıları, zorlukları hoş görmeyebilirsiniz. Halbuki zafer kazanırsanız, ganimet alırsınız ve size ecir verilir. Ölenler de şehit olur. Bunun aksine rahatı sever, savaşı terk ederseniz mağlup olursunuz, elinizdeki imkanlar da yok olup gider. Bu durumu, daha sonra Endülüs Muslümanlarının hali ile irtibatlandıran müfessir bununla alakalı olarak şöyle der: "Bu doğrudur, bunda şüphe edilecek bir tarafta yoktur. Nitekim Endülüs'te de böyle olmuştur. O insanlar cihadı bıraktılar, savaşmaktan korktular, savaştan kaçtılar, düşman vatanı ele geçirdi, hangi vatan? Düşman bazı kimseleri esir aldı, öldürdü, köleleştirdi. Bunlar bizim kendi elimizle işlediğimiz ve yaptığımızdan dolayıdır. إِنَّا لِلَّهِ وَإِنَّا إِلَيْهِ رَاجِعُونَ

قُلْ هُوَ الْقَادِرُ عَلَى أَنْ يَبْعَثَ عَلَيْكُمْ عَذَابًا مِنْ فَوْقِكُمْ أَوْ مِنْ تَحْتِ أَرْجُلِكُمْ أَوْ يَلْبِسَكُمْ شِيَعًا وَيُذِيقَ بَعْضَكُمْ بَأْسَ بَعْضٍ انْظُرْ كَيْفَ نُصَرِّفُ الْآيَاتِ لَعَلَّهُمْ يَفْقَهُونَel-Hasen'den, ayetin Müslümanların tefrikaya düşmesi ile ilgili olduğunu aktardıktan sonra, bu fitneye şöyle işaret eder: "Doğru olan da budur. Çünkü, zahiren gorülen de odur. Düşmanın memleketimizi istilası, mal ve nefislerimizi esir alma fitnesi yanında, birbirimizi öldürmek ve birbirimizin mallarını

yağmalamayi mubah görme fitnesi de bizi istila etmiş durumdadır. Fitnenin açık ve gizlisinden Allah’a sığınırız"

Slide5

Tefsirde sözü asrının haksız vergi uygulamalarına getirir ve insanların şer’an

ödemekle zorunlu olmadıkları mali yükümlülükleri ödemeye mecbur kılarak, cebr ve baskı ile onlardan malları alanları yol kesici ve hırsızlara benzetir. Haksızca alınan vergilerin gasp, zulüm ve haksızlık olduğunu, bunu sürdürmenin münkeri yaygınlaştırmak, onu kabul etmek olduğunu söyler. «Artık İslam’ın sadece resmi, dinin de ismi kalmıştır» diyerek bu uygulamanın İslâmî olmadığına işaret eder. Yine, hakim ve yöneticilerin rüşvet almalarını yererek, tefsirinde şu değerlendirmeyi yapmaktadır.

«Zamanımız hakim ve idarecileri rüşvetçilerin ta kendileridir. Rüşvetçi zannedilenler değil. La havle vela kuvvete illa billah»İnsanların birbirlerine eğilerek selam vermelerini ve birbirlerine ayağa kalkmalarını, cenaze arkasından yapılan bidatleri, kahinlerden ve müneccimlerden bilgi istemelerini zikretmekte ve bunların Mısır halkının adet ve geleneklerinden olduğunu bildirerek eleştirmektedir.Tasavvuf ehlinden uygun olmayan davranışlar sergileyenleri de eleştirmektedir. Örneğin cahil mutasavvıfların şeyhlerine, vec

d halinde secde etmelerini tenkit ederek, onları şöyle uyarmaktadır: Caiz olmayan bu secdeyi cahil sufiler

semalarında, şeyhlerinin yanına girerken ve istiğfar halinde yapmayı bir adet haline getirmişlerdir. İddialarına göre onlardan biri, kendinden geçtiğinde, cezbe halinde kıbleye dönü dönmediğine dikkat etmeden, kendisinden kıdemli olanın önünde cahilce secde eder. Onların bu amelleri bir sapıklıktır ve boşuna uğraştır.

Slide6

El-Câmi‘u

li Ahkâmi’l-Kur’ân ve’l-Mubeyyinu limâ Tedammenehû min es-Sunneti ve Âyi’l-Kur’ân/

FurkânTefsir diğer ahkam tefsirlerinden farklı bir nitelik arz etmektedir. Yaklaşık 100 sayfayı bulan mukaddimede,Kur’an’ın faziletleri, okunmasının ve öğrenilmesinin teşviki,

tilavet adabı, Kur’an’ı salt re’y ile tefsirin uygun olmaması (keyfilik ve salt Arap dili), Kitabın sünnet ile izahı, yedi harf meselesi, Kur’an tarihi (toplanması, Mushafların yakılması,, sahabeden Kur’an’ı ezberleyenler, sure ve ayetlerin tertibi,

hizb ve ta’şire ayırma), Kur’an’da Arapça dışında kelime bulunup bulunmaması, (yalnız özel isimler) Kur’an’ın icazı, istiaze

, besmele gibi konulara temas etmiştir.

Slide7

قلت : إمامة الصغير جائزة إذا كان قارئا. ثبت في صحيح البخاري عن عمر بن سلمة قال : كنا بماء ممر الناس وكان يمر بنا الركبان فنسألهم ما للناس ؟ ما هذا الرجل ؟ فيقولون : يزعم أن الله أرسله أوحى إليه كذا أوحى إليه كذا فكنت أحفظ ذلك الكلام فكأنما يقر في صدري ، وكانت العرب تلوم بإسلامها فيقولون : اتركوه وقومه ، فإنه إن ظهر عليهم فهو نبي صادق فلما كانت وقعة الفتح بادر كل قوم بإسلامهم وبدر أبي قومي بإسلامهم فلما قدم قال : جئتكم والله من عند نبي الله حقا ، قال : "صلوا صلاة كذا في حين كذا فإذا حضرت الصلاة فليؤذن أحدكم

ولْيَؤُمَّكُم أكثركم قرآنا" . فنظروا فلم يكن أحد أكثر مني قرآنا لما كنت أتلقى من الركبان فقدموني ببن أيديهم وأنا ابن ست أو سبع سنين ، وكانت علي بردة إذا سجدت تقلصت عني فقالت امرأة من الحي : ألا تُغَطُّون عنا استَ قارئكم فاشتروا فقطعوا لي قميصا فما فرحت بشيء فرحي بذلك القميص. وممن أجاز إمامة الصبي غير البالغ الحسن البصري وإسحاق بن راهويه واختاره ابن المنذر إذا عقل الصلاة وقام بها لدخوله في جملة قوله صلى الله عليه وسلم : "يؤم القوم أقرؤهم" ولم يستثن ، ولحديث عمرو بن سلمة وقال الشافعي في أحد قوليه يؤم في سائر الصلوات ولا يؤم في الجمعة وقد كان قبل يقول ومن أجزأت إمامته في المكتوبة أجزأت إمامته في الأعياد غير أني أكره فيها إمامة غير الوالي وقال الأوزاعي : لا يؤم الغلام في الصلاة المكتوبة حتى يحتلم إلا أن يكون قوم ليس معهم من القرآن شيء فإنه

يؤمهم

الغلام المراهق. وقال الزهري إن اضطروا إليه أمهم ومنع ذلك جملة مالك والثوري وأصحاب الرأي.

Slide8

Kurtubî

, zikrettiği yorumlarda -farklı görüşleri uzlaştırmak mümkünse- bütün görüşleri kapsayan bir görüş elde etmeye çalışır. Aksi halde yorumlardan en kapsayıcı olanı tercih eder.

Slide9

“Allah'ın kitabı, farz ve sünnete ulaşan şer'i ilimlerin bütününü yüklenir (kefildir).

Semânın emini, onu arzın eminine indirdi. Ömrüm boyunca onunla meşgul olmayı ve kuvvetimi ona sarf etmeyi uygun gördüm. Bunu da, tefsirdeki nükteleri tazammun edecek şekilde lugatları, i'rabları, kıraatleri ele alarak, kalpleri kayanları ve dalalet ehlini reddederek yaptım. Ahkâm ve âyetlerin nüzulü, âyetler arasındaki manayı cem eden ve âyetler arasındaki müşkilleri

beyân eden selefin ve onlara tâbi olan halefin görüşlerine delalet eden pek çok hadisi, özlü bir şekilde yazmaya giriştim. Onu nefsim için bir şahadet (bir sefer varakası), defin günü için bir azık, ölümden sonrası için bir sâlih amel yaptım. Cenâb-ı Hak şöyle buyuruyor: يُنَبَّأُ الْإِنْسَانُ يَوْمَئِذٍ بِمَا قَدَّمَ وَأَخَّرَ “O gün insanoğluna, öncelediği ve ertelediği yaptığı ne varsa bildirilir.”

عَلِمَتْ نَفْسٌ مَا قَدَّمَتْ وَأَخَّرَتْ “İnsanoğlu neyi öncelediği ve neyi tehir ettiğini bilir” Hz. Peygamber (s.a.s) de: “İnsan öldüğü zaman, üç şey müstesna ameli kesilir, sadakayı

câriye, kendisinden yararlanılan ilim, kendisine hayır dua eden sâlih bir evlât”.Bu kitapta bağlı kaldığım şart, sözleri söyleyenine, hadisleri de musanniflerine dayandırmaktır. Denilir ki: Sözü söyleyene izafe etmek ilmin bereketindendir. Fıkıh kitaplarında ve tefsirlerde zikredilen hadislerin çoğu müphemdir. Hadis kitaplarına muttali olunmadan, onların kimin tarafından çıkarıldığı bilinemez. Bu konuda ehil olmayan bir kimse bunların

sahîh ve sahîh olmayanlarını bilmede şaşkınlık içinde kalır. Bunu bilmek büyük bir ilimdir.Onlar, meşhur imamlardan, İslâm'ın meşhur sika âlimlerinden tahrici ortaya konulmadıkça delil ve hüccet getirilemez. Biz bu kitapta bunların bir kısmına işaret edeceğiz. Allah doğruya muvaffak kılsın. Müfessirlerin kıssalarından, tarihçilerin haberlerinden yüz çevirdim, ancak lüzumlu olanlar ve açıklama için müstağni kalınamayanlar müstesna. Bunun yerine mes'ele (adını verdiğim bahisler) ahkâm âyetlerinin açıklamasını koydum. Bu meseleler ahkâm

âyetlerinin mânâlarını açıklamakta ve isteyeni gereklerine götürmektedir. Bir iki veya daha fazla hüküm ihtiva eden her âyete bazı meseleler ilâve ederek o me­seleler içinde esbâb-ı nüzulü, tefsiri, garib kelimeleri ve hükümleri açıkladım. Şayet âyet bir hüküm ihtiva etmiyorsa tefsir ve te'vilini zikretmekle yetindim. Kitabın sonuna kadar durum böyledir.Ona “el-Câmi' li

Ahkâmi'l-Kur'ân ve'l-Mubeyyin lima Tazammanahu mine's-Sünneti ve Âyi'l-Furkân” ismini verdim. Allah onu rızasına muvafık kılsın, beni, anamı ve babamı ve ondan istifâde etmek isteyenleri, onunla faydalandırsın. O (Allah) dualarını  yegane işiten ve onu yerine getirmeye en yakın olandır. Âmin

Slide10

Tefsirde Mukatil

, Taberi, Tusterî, (Tefsîru’l-Kur’âni’l-Azîm) Nahhâs (Meâni’l-Kur’ân), Sa’lebî (el-Keşf

ve’l-Beyân), Mâverdî, Zemahşerî, İbn Atıyye (el-Muharraru’l-Vecîz fî Tefsîri’l-Kitâbi’l-‘Azîz)

Hadiste Kütüb-i Sitte ve diğer meşhur hadis kaynaklarıFıkıhta Cessas, İbn Huveyzimendâd,

İbnu’l-Arabî’nin Ahkamu’l-Kur’an’ları, Muvatta, Bâcî’nin

el-Muntekâ’sıAkaidde, Maturidi’nin el-Akîde’si, İbn Mende’nin Kitabu’t-Tevhid’i, İbnu’l-Arabî’nin

et-Temhîd fî’r-Redd ale’l-Melâhide’si, Cuveynî’nin el-İrşâd’ı, Bâkıllânî’nin Temhîdu’l-Evâil ve Telhîsu’l-Delâil’inden istifade etmiştir.

Semîn el-Halebî (ed-Durru’l-Masûn) Ebu Hayyan el-Endelûsî, (Bahru’l-Muhît) İbn Kesîr, (Tefsîru’l-Kur’âni’l-Azîm) Bursevî, (

Rûhu’l-Beyân

)

Âlûsî

, (

Rûhu’l-Me‘ânî

)

Şevkânî

, (

Fethu’l-Kadîr

)

Kâsımî

(

Mehasinu’t-Te’vîl

)

Kurtubîden

istifade eden tefsirlerdendir.